Kamuoyunda uzun zamandır beklenen ve hakkında çok sayıda haber çıkan “Sekizinci Yargı Paketi”, bir kanun teklifi olarak 16 Şubat 2024 Cuma günü TBMM’ye sunuldu ve kamuoyuna açıklandı. Bundan önceki 7. Yargı Paketi (7745 sayılı Kanun) 28 Mart 2023 günü TBMM’de kabul edilerek yasalaşmıştı. Bu Kanunun üzerinden bir yıl geçmesi ve uzun süredir devam eden hazırlıklar sebebiyle yeni paket ciddi merak uyandırıyordu. “Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” adıyla Meclis’e sunulan teklif, Adalet Komisyonu’nda görüşülerek kabul edildi ve 26 Şubat 2024 günü Genel Kurul’a havale edildi.
Bu yazı hazırlanırken teklif üzerindeki Genel Kurul görüşmeleri devam etmekteydi. Bu nedenle Genel Kurul’da yapılması muhtemel değişiklikler yazıda ele alınamamıştır. Meclis’in, yerel seçimler sebebiyle çalışmalarına ara vermeden önce, Mart başında Teklifi yasalaştırması beklenmektedir.
Bu yazıda pakette önerilen düzenlemeler sınıflandırılarak ele alınacaktır. Ancak bundan önce zaman zaman gündeme gelen ve bazı kesimlerde beklenti oluşturan af düzenlemesi veya af gibi algılanacak bir infaz düzenlemesi olup olmadığına değinilecektir.
Teklifte Af ve İnfaz Düzenlemesi Yer Almamakta
Öncelikle belirtmek gerekir ki, teklifte bir af düzenlemesi veya hapis cezalarını azaltacak bir infaz düzenlemesi söz konusu değildir. Teklifin sunulması öncesinde bu yönde bazı haberler ve açıklamalar olmuşsa da pakette böyle bir hükme yer verilmemiştir. Zaten Anayasa gereğince af kanunu için TBMM’nin beşte üç çoğunlukla karar alması gerekmektedir.
Geçtiğimiz yıllarda, pandemi sırasında iki defa infaz düzenlemesi yapılmıştı. Bu düzenlemeler ile bazı suçlar bakımından denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme hükümleri genişletilmiş ve bazı hükümlülerin cezaevinden daha erken çıkmalarının önü açılmıştır. Yeni hazırlanan pakette bu yönde bir infaz düzenlemesi de yapılmamaktadır.
Bilakis teklifte suçla ve cezasızlık algısıyla mücadele etmek amacıyla bazı hükümlere yer verilmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun adli para cezalarının düzenlendiği 52. maddesinde değişiklik yapılması ve bir güne karşılık gelen adli para cezasının alt ve üst miktarında artış, yapılması öngörülmüştür. Sonuç olarak pakette suçla etkin mücadele ve caydırıcılık düşüncesinin ağırlık kazandığı görülmektedir.
Anayasa Mahkemesinin İptal ve İhlal Kararları Doğrultusunda Yapılan Düzenlemeler
Kanun teklifindeki düzenlemelerin önemli bir kısmının Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) geçmişte verdiği iptal ve ihlal kararları doğrultusunda hazırlandığı görülmektedir. AYM, geçtiğimiz yıl çok sayıda kanun için iptal kararı vermiş ve yeni bir kanun çıkarılana kadar bazı kararların yürürlüğe giriş tarihini ertelemişti. Bu ertelemenin amacı TBMM’ye yeni düzenlemeler yapmak için zaman tanımaktı. İşte bu düzenlemeler sekizinci yargı paketinde yer bulmuştur.
Teklifte AYM’nin iptal gerekçeleri doğrultusunda hazırlanan hükümler şu şekilde sıralanabilir:
- Türk Medeni Kanunu’nda yapılan değişiklikle, hapis cezası nedeniyle kısıtlanma kural olarak isteğe tâbi tutulmaktadır. Kesinleşmiş hapis cezasının infazı amacıyla ceza infaz kurumunda bulunan ergin bir kişinin, re’sen değil, isteği üzerine kısıtlanacağı veya kendisine kayyım atanabileceği hükmü getirilmektedir.
- Hekim raporu üzerine sağlık kuruluşuna yerleştirme kararına karşı başvuru imkanı öngörülmektedir. Resmi sağlık kurulu raporunun alınabilmesini temin amacıyla gerektiğinde kişinin, hekim ön raporu üzerine en fazla yirmi gün süreyle sağlık kuruluşuna yerleştirilebileceği, yerleştirme kararının derhal ilgiliye ve yakınlarına bildirileceği, bu karara karşı itiraz edilebileceği hükme bağlanmaktadır.
- Türk Ceza Kanunu’nda yapılan değişiklikle, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme fiili, müstakil bir suç olarak düzenlenmekte ve örgüt adına suç işleyen kişi hem işlediği suçtan hem de ilgili maddede düzenlenen örgüt adına suç işleme suçundan ayrı ayrı cezalandırılmaktadır.
- Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki hükmün açıklanmasının geriye bırakılması (HAGB) kurumu, bazı usuli düzenlemelerle devam etmektedir. Teklifi ile müsadere hükmünün HAGB’ye rağmen infaz edilebileceği kuralı getirilmekte, mağdurun veya kamunun zararının denetim süresinde taksitler halinde giderilmesi koşuluyla da HAGB kararı verilebileceği hüküm altına alınmakta, sanığın kabul etmemesi halinde HAGB’nin uygulanamayacağına yer verilmekte, HAGB hükmünün itiraz yoluyla değil istinaf yoluyla kesinleşmesi ve istinaf incelemesinin hem esas hem usul yönünden yapılması öngörülmektedir. Hükmün açıklanması halinde cezada indirim imkanı getirilmekte ve açıklanan cezaya itiraz hakkı tanınmaktadır.
- Ceza muhakemesindeki basit yargılama usulüne itiraz halinde, itirazı başka bir mahkeme veya hakimin inceleyip karara bağlayacağı, itiraz halinde önceki hükümle bağlı olunmayacağı, daha ağır bir ceza dahi verilebileceği, itirazın sanık dışındaki kişilerce yapılması halinde indirimin korunacağı, itiraz üzerine verilen kararın sanık lehine olması ve itiraz etmeyen sanıklara da uygulanma olanağının bulunması halinde onların da verilen hükümden yararlanacağı, vekalet ücreti, yargılama gideri ve maddi hataya dair itirazların, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.” hükmü gereğince inceleneceği düzenlenmektedir.
- Uzun yargılamadan kaynaklı ihlal iddiaları bakımından daha kolay erişilebilir, hızlı işleyen ve birincil nitelikte bir başvuru yolu oluşturulmakta ve ilgiliye Tazminat Komisyona müracaat imkanı tanınmaktadır. Ayrıca halihazırda ağır ceza mahkemelerinin görev alanında bulunan bazı koruma tedbirlerinden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemleri bakımından da Komisyona müracaat imkanı getirilmektedir. Böylelikle tespiti herhangi bir yargılama yapılmasını gerektirmeyen bazı tazminat istemlerinin hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasına imkan sağlanmaktadır.
Yargılama Hukukundaki Sürelerde Yeknesaklaşma ve Sadeleşme
Teklifteki önemli düzenlemelerden birisi, farklı yarı kolları arasındaki kanun yolları için öngörülmüş olan sürelerin yeknesaklaştırılması ve sadeleştirilmesidir. Yargılama usulüne ilişkin kanunlarda kanun yolları için farklı süreler öngörülmesi, karışıklığa sebep olmakta ve hatta hak kayıplarına yol açmaktaydı. Bu nedenle istinaf ve temyiz gibi kanun yollarına aynı sürede başvurulmasının öngörülmesi ve bu sürelerin benzer şekilde hafta veya ay olarak belirlenmesi adalete erişimi kolaylaştıracak bir adımdır.
Ayrıca bu sürelerin, kararın ilgilinin yüzüne okunmasıyla (tefhimle) değil tebliğle başlayacağı öngörülmektedir. Geçmişte bu konudaki farklı ve çelişik yargı kararları hak kayıplarına neden olmaktaydı. Mevzuatta yeri olmayan süre tutum dilekçesi uygulaması da buradan doğmuştu. Yapılan değişiklik, tutum dilekçesi verilmesi gereğini ortadan kaldırmaktadır. Artık taraflar kararın gerekçesini öğrenerek karara karşı kanun yoluna başvurma imkanını değerlendirebilecektir.
Kişisel Verilerin Korunması Yolundaki Düzenlemeler
Kişisel verilerin korunması, teknolojik gelişimlere paralel olarak hukukun hızlı gelişen ve değişen alanlarından birisidir. Teklifle, yenilenen Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü’ne uyum sağlanması ve uygulamadaki ihtiyaçların karşılanması amaçlanmaktadır.
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda yapılacak değişik ile kural olarak işlenmesi yasak olan özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinin mümkün olduğu istisnai haller genişletilmektedir. Bu değişiklik esasen sigortacılık sektörü, çalışma mevzuatı, iş sağlığı ve güvenliği ile sosyal hizmetler alanlarında sağlık verilerine duyulan ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır.
Bir diğer önemli hüküm ise, kişisel verilerin yurtdışına aktarılmasında mevcut düzenlemedeki açık rıza şartının yerine kademeli şartlar öngörülmesidir. Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü ile uyumlu olarak, kişisel verilerin işlenme şartları ile özel nitelikli kişisel verilerin işlenme şartlarından birinin varlığı ve aktarımın yapılacağı ülke, uluslararası kuruluş veya ülke içerisindeki sektörler hakkında yeterlilik kararı bulunması halinde veri sorumluları ve veri işleyenler tarafından kişisel veriler yurt dışına aktarılabilecektir.
Son olarak, Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından verilen idari para cezası kararlarına karşı sulh ceza hakimliğine başvuru yerine idare mahkemelerinde dava açılması imkanı getirilmektedir. Böylece idari para cezalarının idari yaptırım niteliklerine uygun olarak idari yargıda inceleme konusu yapılması sağlanıyor.
Yeni Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı
TBMM’de görüşülmekte olan bu yargı paketi yanında, yeni “Yargı Reformu Strateji Belgesi” ve “İnsan Hakları Eylem Planı” konusunda çalışmalar yapıldığı da kamuoyuna yansıdı. Yargı ve adalet alanında yapılan reformlar, iktidarının ilk yıllarından itibaren AK Parti’nin en önemli gündem maddelerinden birisi olmuştur. Yargı reformlarının, belli bir strateji ve takvim içerisinde daha sistematik olarak hayata geçirilmesi amacıyla 2009 ve 2015’te birinci ve ikinci yargı reformu strateji belgeleri kamuoyuna açıklanmıştı.
En son halen uygulanmakta olan üçüncü Strateji Belgesi “Güven Veren ve Erişilebilir Bir Adalet Sistemi” vizyonuyla bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 30 Mayıs 2019 tarihinde duyuruldu. Ekim 2023’te Adalet Bakanlığı tarafından açıklanan Yargı Reformu Stratejisi Uygulama Raporu’na göre, o döneme kadar Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde belirtilen “hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi; savunma hakkının etkin kullanımının sağlanması; adalete erişimin kolaylaştırılması ve adalet hizmetlerinden memnuniyetin artırılması; yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve şeffaflığının geliştirilmesi; insan kaynaklarının nitelik ve niceliğinin artırılması; ceza adaleti sisteminin etkinliğinin artırılması; yargılamanın sadeleştirilmesi ve alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin yaygınlaştırılması” şeklindeki 9 başlık altında toplanan 256 faaliyetin 181’i hayata geçirilmiştir.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un açıklamaları ve kamuoyuna yansıyan haberlere göre, yeni Strateji Belgesi ile ilgili hazırlıklar önemli oranda tamamlandı. Hatta hem İnsan Hakları Eylem Planı’nın hem de Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin hazır olduğuna ve 2024 başında açıklanabileceğine dair açıklamalar oldu. Ancak ülkenin yerel seçim atmosferine girmiş olması belgelerin hak ettiği ilgiyi görmesine engel olacağı ve yeterince tartışılmayacağı için her iki belgenin de seçimlerden sonra kamuoyuna duyurulacağı anlaşılıyor.
Bu belgeler konusunda yapılan hazırlıklar ve TBMM’de görüşülen yargı paketi, iktidarın reform iradesinin güçlü bir şekilde devam ettiğini ve önümüzdeki aylarda da yeni reformların gündeme geleceğini gösteriyor. Yargıdaki bazı eksikliklerin görüldüğü ve çözüm amacıyla kapsamlı çalışmaların geliştirildiği anlaşılıyor.