Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası İsrail itidalli yaklaşımıyla oldukça dikkat çeken bir durumda. Öyle ki İsrail en önemli müttefiki ABD’nin baskılarına rağmen Batı’nın Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımlara katılmadı. Batı’ya nazaran münhasır bir güvenlik algısı olduğunu vurgulayan İsrail, Rusya ile olan ilişkilerine bu noktada özel bir önem atfediyor. Suriye’de Hizbullah ve diğer Şii milislere karşı İsrail’in sınır ötesi operasyonları, Rusya’nın iznine tabi olarak gerçekleşiyor. Buna ek olarak Rusya-İsrail ilişkilerini derinleştiren başka mevzular da mevcut. İsrail’de sayısı milyonu bulan eski Sovyetler Birliği kökenli vatandaşlar var ve bunlar arasında Rusça halen yaygın bir dil olarak konuşuluyor. İsrailli seçmenler, Rusya ile ilişkileri içerde önemli bir konu olarak değerlendiriyor. Son olarak da nam salmış pek çok Rus oligark, İsrail vatandaşı olmuş durumda veya ülkede süresiz oturum iznine sahip.
Bütün bu parametrelerle birlikte İsrail Başbakanı Naftali Bennett, her ne kadar ilk bakışta beklenmedik bir durum olarak gözükse de Rusya ve Ukrayna arasında arabuluculuk rolünü üstlenmiş durumda. Yaklaşık iki hafta önce Moskova’yı ziyaret eden Bennett, Putin ile görüşmüş, hemen sonrasında da Almanya’ya giderek arabuluculuk faaliyetlerinin Batı ile senkronize bir biçimde gerçekleştini vurgulamıştı. Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski de İsrail’in arabuluculuğunu önemli bulduğunu sık sık dile getiriyor. İki ülkeyle de işlevsel ilişkilere sahip İsrail, arabuluculuk faaliyetlerini yürüterek esasında pek çok amacı bir arada gerçekleştirmiş oluyor: Ukraynalı Yahudiler için güvenceler sağlanıyor, Rusya ile ilişkiler muhafaza ediliyor ve İsrail’in uluslararası alanda halen acemi olan başbakanı için rüştünü ispat etme fırsatı doğmuş oluyor.
İsrail her ne kadar şu noktaya kadar Rusya ile ilişkilerini koruyabilmiş olsa da olası riskler halen mevcut. Batılı ülkelerin yaptırımlarına maruz kalan Rus oligarkların İsrail ile bağlarını kullanarak ülkeden sığınılacak bir liman olarak yararlanması, İsrail açısından yaptırımları delme riski taşıyor. Buna karşılık İsrail hükümeti bu meseleyi değerlendirmek için bir komite kurmuş durumda. Geçtiğimiz hafta İsrail televizyonuna konuşan bir ABD’li üst düzey dışişleri bakanlığı bürokratının da İsrail’i Rusya’ya yaptırım uygulamaya davet etmesi, İsrail üzerindeki baskıyı arttırmış durumda. Zelenski de her ne kadar arabuluculuk faaliyetlerini önemsediğini vurgulasa da sık sık İsrail’in Ukrayna’ya yeterince yardım etmediğini şikayet konusu yapıyor. İsrail Meclisi Knesset’e video konferans yoluyla bağlanan Zelenski, İsrail’in neden Ukrayna’ya üst seviye hava savunma sistemi Demir Kubbe’yi yollamadığını sorarak, Bennett hükümetini beklenmedik bir şekilde eleştirdi.
Ayrıca Ukrayna’nın daha önce İsrail menşeili casus yazılım Pegasus’u satın almak istediği fakat İsrail hükümetinin buna engel olduğu ortaya çıktı. İsrail’in bu kararı, büyük ölçüde Rusya ile ilişkilerini korumak adına aldığı değerlendirebilir; zira Pegasus sistemi Ukrayna tarafından Rusya’ya karşı kullanılabilirdi. İsrail esasında Moskova ve Kiev arasında oldukça nüanslı ve kırılmalara gebe bir durumu yönetmeye çalışıyor; bir yandan Batılı müttefikleri gibi söylemsel düzeyde Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü destekliyor diğer taraftan da Rusya ile geliştirdiği angajmanı, terk edilemeyecek kadar önemli görüyor. Bu durum, hem fırsatları hem de muhtemel krizleri bir araya getiriyor.
İsrail Güvenlik Mimarisi ve Rusya
İsrail’de politika yapımı sürecinin güvenlik merkezli gerçekleştiği aşikar. Bu nedenle İsrail hükümetinden Moskova ile ilişkileri bilinçli olarak bozacak bir girişim beklenemezdi. Batı’nın aksine İsrail, Rusya ile ilişkilerine en üst seviyede önem atfetmekle beraber, Rusya ile aktif angajmanın ülkenin güvenlik mimarisi açısından kilit olduğunu düşünüyor. Sadece Suriye özelinde değil, Rusya artık Ortadoğu’da İsrail’e dokunan pek çok mevzuda önemli bir konuma yerleşmiş durumda. ABD’nin nüfuzunun bölgede eskiye nazaran azaldığı bu dönemde Rusya, İsrail için önemli bir muhatap konumunda.
Rusya’nın İran’ın nükleer programına dair görüşmelerdeki ağırlığı, İsrail’in yakından ilgilendiği Körfez bölgesiyle olan derin bağları ve bölge siyasetindeki genel aktif pozisyonu iki ülkeyi kısa süreli hedef odaklı ilişkilerden ziyade daha uzun vadeli bir ortaklığa itmiş durumda. Bu açıdan İsrail’in Batılı devletler gibi Rusya’yı karşısına alması gerçek dışı bir beklenti. Rusya-İsrail hattının bozulması durumunda, Moskova’nın İsrail’in bölgedeki rakipleri İran ve Hizbullah’ı dolaylı olarak desteklemesi senaryosu, İsrail açısından başlıbaşına ilişkilerin mevcut düzeyini korumak için oldukça önemli bir motivasyon. Rusya, İsrail için bölgede güvence sağlayan ve İsrail’in münhasır hedefleri için zaman zaman yer açabilen önemli bir aktör olarak gözüküyor.
Esasında bu durum bölgede gittikçe daha belirgin hale gelen post-Amerikan düzenin ülkelerin dış politikalarını nasıl değiştirdiğine dair oldukça yerinde bir örnek. Rusya’nın Ortadoğu’daki ağırlığı sadece bölgedeki denklemi değiştirmekle kalmayıp Ukrayna gibi uzak bir coğrafyadaki durumun parametrelerini bile değiştirmiş durumda. İsrail her ne kadar ABD ile olan güvenlik ve askeri iş birliğini başka herhangi bir ülkeyle aynı düzlemde gerçekleştiremez olsa da Rusya’nın yeri ve önemi de İsrail’in dış politika üretiminde azımsanmayacak pozisyonda. Öyle ki Rusya ve İsrail ilişkileri çeşitli coğrafyalarda farklı şekillerde tezahür ediyor ve bölgesel dinamiklerin şekillenmesinde rol oynuyor. Dolayısıyla Rusya’nın Ortadoğu angajmanı sadece Suriye gibi ihtilaflı bölgelerde Moskova’nın elini kuvvetlendirmiş değil, aynı zamanda Rus askeri güç projeksiyonunu farklı noktalarda, aynı Ukrayna gibi, pekiştirmiş durumda.
Netanyahu’nun Gölgesinde Bennett
İsrail’in arabuluculuk faaliyetlerini üstlenmesi, esasında bir açıdan da İsrail iç siyasetindeki hesaplarla alakalı bir durum. Yabancı devletler, özellikle de ABD ve Rusya ile ilişkiler, İsrail’in siyasetinde önemli bir konumda. Sabık Başbakan Netanyahu seçim kampanyasını Trump ve Putin ile ilişkilerinin ne kadar kuvvetli olduğuna dair bir söylem üzerinden yürütmüştü. ABD’nin İsrail büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması, Trump’ın İran nükleer anlaşmasından çekilmesi ve İbrahim Anlaşmaları gibi dış politika zaferleri, Netanyahu tarafından geri dönüştürülerek kullanılmış ve İsrailli seçmenlerde bir devlet adamı imajı oluşturmuştu. Zaten İsrail’de Bennett’in arabuluculuk faaliyetleri yürütmesi de Netanyahu dönemiyle karşılaştırılıyor. Hatta kimi kamuoyu yoklamalarına göre İsrailliler Netanyahu’nun daha etkili bir müzakereci olacağını düşünüyorlar.
Netanyahu’nun gölgesinden kurtulmak ve kendisi için bir siyasi zafer fırsatı yakalamak isteyen Bennett’in müzakereleri üstlenmesi, bu açıdan denklemdeki iç siyaset unsuruna işaret ediyor. İsrailli seçmenler hem ABD hem de Rusya ile olan ilişkileri oldukça önemsiyor. Pek çok İsraillinin bu iki ülkeyle kişisel ve aile düzeyinde bağı bulunuyor. Bu çerçeveden bakıldığında Rusya ile ilişkileri yönetebilen çiçeği burnunda bir başbakanın siyasi istikbali açısından, mevcut kriz hem bir fırsat hem de olası bir risk senaryosuna dönmüş durumda. Bennett bu arabuluculuk faaliyetleri ile hem kendisi hem de İsrail için ciddi bir uluslararası prestij kazanabilme şansına sahip olsa da Ukrayna, Rusya ve hatta ABD ile ilişkileri zedeleme riski de muhtemel bir durum.
İsrail ve Türkiye Kader Ortağı mı?
Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkiler de İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un Ankara’yı ziyareti ile birlikte uzun bir süre sonra olumlu bir düzleme oturmuş oldu. İki ülke de ilişkilerdeki pürüzleri düzeltmek ve iletişimi kuvvetlendirmek için ciddi bir gayret içerisinde. İki başkent şu anda üst düzey temasların devam etmesi beklentisiyle hareket ediyor. Bütün bunlar yaşanırken Rusya-Ukrayna meselesi özelinde iki ülkenin bulunduğu durumun benzerliği de azımsanmayacak derecede açık.
Türkiye de aynı İsrail gibi Moskova ve Kiev arasında arabuluculuğa talip bir ülke konumunda. Rusya ve Ukrayna dışişleri bakanlarının geçtiğimiz ay Antalya Diplomasi Forumu’nda bir araya gelmesi bunun en belirgin tezahürü. Türkiye de Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlara dahil olmayacağını beyan etmekle birlikte, hem NATO ittifakının üyesi olması sebebiyle hem de Ukrayna ile geliştirdiği münhasır askeri ilişkiler dolayısıyla ciddi bir denge politikası izliyor. İsrail de ABD müttefiki olarak benzer bir denge siyasetine başvurmuş durumda.
Rusya ve Batı bloku arasındaki ilişkilerin günbegün bozulduğu bu durumda hem İsrail hem de Türkiye gibi ülkelerin arabuluculuk faaliyetleri oldukça ehemmiyet arz ediyor. Oturmuş diplomasi kanallarının artık mevcut krizde çözüm için yetersiz kaldığı bu durumda, İsrail ve Türkiye’nin krizin çözümü açısından kilit olacağı şüphesiz gözüküyor. Bu açıdan değerlendirildiğinde Batının güvenlik mimarisi ve Rusya’nın artan askeri revizyonizmi arasındaki dengede Türkiye ve İsrail kilit iki ülke konumuna yerleşmiş durumda.