İçinde bulunduğumuz dönemde gün geçmiyor ki yapay zekâ (YZ) teknolojileri ile ilgili yeni bir gelişmenin veya ürünün haberleri gündemimize düşmesin. Bir tarafta otomatik yüz tanıma, hastalık teşhisi, doğal dil işleme gibi alanlarda kazanılan başarılar, diğer tarafta bu teknolojileri güncel hayatımıza sokma iddiasındaki internet devlerinin hayata geçirdiği yapay zekâ yazılımları, gündemimizi oldukça meşgul etmekte. Son dönemlerde ise ChatGPT ve benzeri metin, görsel ve hatta bilgisayar kodu üretebilen “üretken yapay zekâ” adı verilen platformlar dikkat çekmekte…
Bu gelişmelere ek olarak AB, ABD ve Çin gibi küresel güçlerin yapay zekâ alanındaki varlıklarını artırma mücadeleleri, alanı yönetmek anlamında ortaya koydukları regülatif yaklaşımlar, Birleşmiş Milletler’in (BM) Genel Sekreter Antonio Guterres koordinasyonunda hayata geçirdiği yapay zekâ danışma kurulu, ABD'de Biden'in talimatı ile hazırlanan yapay zekâ risk kararnamesi, Elon Musk gibi teknoloji liderlerinin YZ’nin getireceği potansiyel tehditlere dikkat çekmesi, bu yeni teknolojiyi daha yoğun bir şekilde gündemimize sokarken, insanlığa getirmesi beklenen derin dönüşüm noktasında da bir fikir veriyor.
YZ teknolojilerinin gelişmesi ve yaygınlık kazanmasını birçok akademisyen insanlık tarihinin önemli dönüm noktalarından biri olarak görür. Hepimizin malumu, insanlık tarihi boyunca yeni teknolojilerin devreye girmesi, çağlar açıp çağlar kapamıştır. YZ teknolojilerinin geliştirilmesini kimi matbaanın icadı, kimi ise elektrik akımının keşfi ile karşılaştırmakta ve YZ’nin bu tarihi sıçramalar benzeri, hatta daha köklü değişimleri tetikleyeceğini savunmaktadırlar.
Bu kapsamda, siyasetçilerin YZ gerçeğini doğru kavramaları, bu gelişmenin toplumlarda ne gibi etkiler doğuracağını vakitlice tahlil etmeleri, bu etkileri yönetmek için gerekli birikimi oluşturmaları ve toplumu bu istikamette hazırlamaları kritik önem taşımaktadır. Bu yazıda YZ alanındaki gelişmeleri, ileride yaşanabilecek siyasi tartışmalara altlık oluşturacak bir şekilde özetleyerek geleceğe dair çeşitli öngörülerde bulunacağız.
Yapay Zekâ Nedir?
Tüm bu tartışmaların merkezindeki YZ teknolojisi, tam olarak nedir, nasıl tarif edilir? YZ ve etkilerini anlamak doğrultusundaki en anlamlı başlangıç noktası, bu tanımı doğru yapmak olsa gerek.
YZ teknolojisinin şüphesiz iyi çalışılmış teknik tanımları mevcut. YZ yazılımlarının, YZ olarak tanımlanabilmesi için hangi şartları sağlamaları gerektiği birçok akademisyen tarafından farklı bakış açıları ile ortaya konmuş durumda. Bu teknik tanımlardan hareketle YZ teknolojilerini özetle şöyle tanımlayabiliriz: YZ sınıflandırma, tahmin etme ve karar alma gibi bilişsel fonksiyonlarını icra edebilmek için insan zekâsını taklit eden ve tecrübe ile kendini geliştirebilen yazılımlardır.
Bu sistemlerdeki en kritik özellik, mevcut veri bankaları kullanılarak “eğitilmeleri” ve zaman içerisinde, yeni veriler ile beslendikçe ve “tecrübelendikçe” kendilerini geliştirebilen sistemler olmalarıdır.
Yapay Zekânın Kapsamı Nasıl Genişliyor?
YZ temelleri 1950’lere kadar dayanıyor. Akademik çalışmaların hız kazandığı bu dönemde, veri depolama ve veri işleme alanlarındaki teknolojik yetersizliklerden dolayı önemli mesafe katedemeyen YZ teknolojileri, dünya çapında ilgi ve merak konusu olmuştu. Ülkemizde de bu konuda gelişmeler yaşanmış, Cahit Arf 1958’de Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde “Makine Düşünebilir mi ve Nasıl Düşünebilir?” başlıklı bir konuşma yapmıştı.
Özellikle 1990’larla beraber veri saklama ve işleme teknolojilerindeki atılımlar ve donanım gücünün artması, YZ sistemlerinin de hızla önünü açmış ve önemli ilerlemeler hayata geçmiştir. YZ teknolojilerindeki ilerlemenin hızlanarak devam edeceği öngörülmekte, zira bulut bilişim ve benzeri teknolojiler sayesinde devasa hacimlerde veri birikmekte, dolayısıyla YZ sistemlerinin eğitilmeleri kolaylaşmaktadır.
YZ sistemlerinin gelişme süreci, genellikle “Dar Yapay Zekâ”dan “Yapay Genel Zekâ” aşamasına uzanan bir yolculuk olarak tasvir ediliyor. İlk aşama, “Dar Yapay Zekâ” olarak tanımlanan, tek bir göreve odaklı, bu görevi insan düzeyinde (hatta daha etkili bir biçimde) yerine getirmek için genellikle internet ortamında bulunan verileri kullanarak kendini eğiten sistemlerden oluşuyor. Satranç programları, akıllı telefonlarda kullanılan navigasyon uygulamaları ve sanal asistanlar, kullanıcının kişilik özellikleri ve geçmiş tercihlerini göz önüne alarak müzik, video veya kitap önerilerinde bulunan tavsiye yazılımları, yüz tanıma sistemleri, sağlıkta kullanılan karar destek sistemleri ve hatta sürücüsüz araçlar “Dar Yapay Zekâ” uygulamalarına örnekler olarak gösterilebilir.
“Yapay Genel Zekâ” ise sistemlerin daha geniş anlamıyla insan zekâsının bilişsel fonksiyonlarını icra edebildiği aşamaya verilen isimdir. Bu aşamada YZ sistemlerinin spesifik ve belirli alanlarda etkin olmanın ötesinde, daha genel geçer mantık ilişkileri kurabildiği ve farklı durumlar, görevler kapsamında karar alabilen sistemler olabileceği öngörülmektedir. Bu aşamaya geldiğimizde bir doktor gibi hastasına teşhis koyabilen, pilot gibi savaş teknikleri geliştirebilen, tercüman gibi farklı diller konuşabilen, şirket yönetebilen başka bir deyişle adeta “dijital insanlar” gibi davranan sistemlere şahit olacağız.
Her ne kadar gerçek anlamda yapay genel zekânın hayata geçmesi için uzunca bir süre gerektiği dillendirilse de içinde bulunduğumuz süreçte yaygın kullanıma giren doğal dil işleme tabanlı ChatGPT ve benzeri sistemler, Dar Yapay Zekâdan Yapay Genel Zekâya geçiş sürecinde önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. “Üretken YZ” olarak da isimlendirilen bu sistemler metin yazılmasında, yazılım kodu geliştirilmesinde, hatta şiir ve sanatsal eser üretiminde bile kullanılmaktadırlar.
Yapay Zekâ Neden Tartışılıyor?
YZ sistemlerinin bireyi ve toplumu hangi yönde etkileyeceği güncel bir tartışma konusu. Bu teknolojilerin ortaya koyduğu avantajlar ve dezavantajlar, akademik çevrelerde aktif olarak tartışılıyor. Bu tartışmalar kapsamında YZ’nin avantajlarını vurgulayanlar olduğu gibi, özellikle son dönemde olası risklerine odaklanan ve uyarılar getiren çevreler de var. Bu belirsizlik sonucu, YZ alanının ortaya koyabileceği potansiyel problemler; sektör temsilcileri, BM gibi küresel örgütlerin yöneticileri ve devlet liderleri tarafından sıkça dillendiriliyorlar.
Bu anlamda en önemli toplantılardan biri BM Güvenlik Konseyi’nde Temmuz 2023’te gerçekleşmiş, bu toplantıda Genel Sekreter Guterres, YZ'nin hayatımızın her alanına etki edeceğini belirterek olumlu etkilerinin yanı sıra dezenformasyon süreçlerinin daha da etkinleşmesi gibi olumsuz etkilerinin de olacağı uyarısını yapmıştır. Benzer uyarılar, sektörün önemli oyuncularından da gelmiştir. Söz gelimi Elon Musk, kontrolsüz geliştirilen YZ teknolojilerinin “topluma karşı medeniyet riski” oluşturacağını söylerken, Google’da uzun yıllar teknoloji liderliği yapan Hinton ise YZ alanındaki son gelişmelerden duyduğu endişeler üzerine görevinden ayrılma ihtiyacı duymuş, “kötü aktörlerin YZ’yi kötü şeyler için kullanmasından korktuğunu" belirtmiştir. Stephan Hawking ise ölümünden kısa bir süre önce yaptığı açıklamada, “Tam yapay zekâ gelişimi, insan ırkının sonu anlamına gelebilir” demiştir.
Bu fikri çıkışların yanı sıra özellikle Batı dünyasındaki kamu otoriteleri, YZ’nin olası risklerini yönetmek noktasında çeşitli tedbirler hayata geçirdiler. Söz gelimi Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, çalışanlarından kritik işlerde ChatGPT gibi yapay zekâ uygulamalarını kullanmamalarını istedi. Benzer şekilde Birleşik Krallık Hükümeti, çalışanlarını, gizli bilgileri ChatGPT gibi yapay zekâ sohbet robotları ile paylaşmamaları konusunda uyardı.
Unutmamak gerekir ki bu tartışmalar, YZ’nin topluma olası katkılarına odaklanan uzun süreçli söylemlerin ardından nispeten kısa süre önce gündeme gelen gelişmelerdir. Bu tartışmalarda dahi YZ’nin esasen kısa vadede önemli bir olumsuzluk getirmeyeceği, konunun uzun vadede ele alınması gerektiği sıklıkla seslendirilmektedir.
Yapay Zekâ Ne Getirir, Ne Götürür?
Kimileri YZ teknolojilerindeki ilerlemeleri, dönüştürücü etkileri açısından 15. yüzyılda Avrupa'da matbaanın yaygınlaşma sürecine benzetmektedir. Ancak bu benzetme dahi YZ’nin olası toplumsal etkilerini ifade etmekte yetersiz kalabilir. Zira, basılı kitapların Avrupa’da yaygınlaşması 50 yıl almışken, son dönemde gündeme gelen üretken YZ sistemi ChatGPT’nin 100 milyon kullanıcıya ulaşması sadece iki ay sürmüştür. Dolayısıyla, insanlık tarihini göz önüne aldığımızda, gerçekten çok önemli bir kırılma noktasında olduğumuz açıktır.
Tarımsal dönüşüm ile gıda problemini çözen, sanayi dönüşümü ile kas gücü ihtiyacını gideren, elektrifikasyon ile enerji üretimi ve nakli gereksinimi noktasında önemli bir atılıma imza atan insanlık, internet ve bilgi teknolojileri ile bilgi üretim ve paylaşım amacına ulaşmıştır. YZ dönüşümü ile insanlık, belki de tarihte ilk defa temel ihtiyaçlarının ötesine geçen, kendi etkinliğini artırmanın ötesinde kendine bir anlamda alternatif ortaya koyan bir teknolojik sıçramaya imza atıyor.
Bu dönüşümün birey ve toplum üzerindeki etkilerini net olarak kestirmek zordur. Akademik tarihte benzer ölçekteki dönüşümlerin getireceği etkilerin yanlış bir şekilde yorumlandığı birçok kez görülmüştür. Söz gelimi 20. yüzyılın başında ünlü ekonomist John Maynard Keynes üretimde otomasyona geçiş sürecinin sonucunda teknolojik işsizliğin artacağını öngörmüş, ancak süreç içerisinde otomasyona tabi olan işlerin yerine yeni alanların açıldığı farkedilmiş ve otomasyon kaynaklı işsizliğin Keynes’in endişe ettiği düzeyde bir problem haline gelmediği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla, YZ teknolojilerin birey, toplum ve genel kapsamıyla milletler bazında etkilerini öngörmek zordur, bu anlamda da sistematik bir bakış henüz geliştirilmemiştir.
Yapay Zekâ Teknolojilerin Toplumsal Etkisine Sistematik Bir Bakış
YZ teknolojilerinin toplumsal etkilerini sistematik bir çerçeve geliştirerek incelemek, şüphesiz sosyoloji ve sosyal psikoloji gibi bilim dallarının alanı. Ancak siyasi bir bakış açısı ile bu etkileri sınıflandırmak ve bu anlamda geleceğe dair bir öngörü geliştirmek de önem arz ediyor.
İnsanlık tarihinde tarımsal dönüşüm ve sanayi devriminin toplumları birçok boyutları ile etkilediklerini biliyoruz. YZ dönüşümünün ise gerek yaygınlaşma hızı gerekse de etki alanı itibari ile bu dönüşümler gibi toplumsal hayatı tüm boyutları ile etkileyeceği ve bu etkilerin nispeten daha şiddetli olacağını öngörebiliriz.
Teknolojik gelişmeler, toplumları hangi boyutları ile etkiler? Bu sorunun cevabı şüphesiz ciddi bir akademik çalışma gerektirir. Ancak bu etkileri “kabaca” beş boyutta değerlendirebileceğimiz kanaatindeyiz. Her yeni gelişen teknoloji gibi, YZ teknolojilerinin öncelikle günlük operasyon ve üretim süreçlerinde olumlu etkileri olacaktır. Ancak bunun da ötesinde bu teknolojilerin, toplum yapısında (grup ve/veya “sınıf” dinamiklerine), toplumun güncel değerleri nezdinde, toplumun temel dinamiklerini şekillendirecek zihin kodları üzerinde ve hatta toplumun insan-hayat ilişkisini tahayyülü noktasında etkileri olabileceğini düşünebiliriz.
Bu boyutları hiyerarşik bir düzlemde de tahayyül edebiliriz. Kısa vadede, yoğunlukla “Dar YZ” teknolojilerinin etkin olduğu süreçte, öncelikle toplumun operasyonel süreçlerinin etkileneceğini öngörebiliriz. Ancak daha uzun vadede YZ'nin kapsamı genişledikçe bu etkilerin sırasıyla toplumun yapısal, genel değerler, zihin kodları ve varoluşsal boyutlarına da sirayet edeceğini düşünebiliriz. Ekteki çizim, bu etki alanlarını özetleyici mahiyettedir.
Kısa vadede, “Dar YZ” uygulamaları kapsamında toplumun üretim tekniklerinin ve operasyonel süreçlerinin hızlanacağı ve bu anlamda verimliliğin artacağı öngörülebilir. YZ teknolojileri sayesinde fabrikalardaki otomasyon süreçleri çok daha doğru tespitler yapabilir, doktorların teşhisleri çok daha isabetli hale gelebilir, metin üreten teknolojiler sayesinde siyasi ve profesyonel hatipler metinlerini çok daha hızlı kurgulayabilir, sürücüsüz araçlar sayesinde trafik akışı hızlanabilir. Benzer bir şekilde, insansız araçların kullanımı ile büyük ölçekte operasyonlar, fazla sayıda ve birbiri ile koordine olması, anlaşabilmesi gereken insan sürücülere ihtiyaç kalmaksızın çok daha etkin bir şekilde hayata geçirilebilir.
Bunun yanında e-ticaret sitelerindeki tavsiye yazılımları ve benzeri teknolojilerin yaygınlaşması ile “kişiselleşmiş” hizmetler ön plana çıkabilir, bu süreç kişiselleştirilmiş eğitim modellerine kadar ilerleyebilir, bu şekilde her birey içinde bulunduğu grubun ortalama ihtiyaçlarından ziyade kendine özel belirlenmiş eğitim ihtiyaçlarını giderebilir.
Rutin operasyonel süreçlerin YZ sistemleri tarafından yerine getirilmesi ile kişiler entellektüel derinliği daha yoğun, katma değeri daha yüksek alanlara yönelebilir, bu şekilde toplumun üretimi “kitle üretiminden” yenilikçi tasarım üretimine kayabilir.
YZ, bilimsel bilgi üretimine de önemli katkıda bulunabilir. Zira, YZ teknolojileri verilerin içine gömülmüş ve normal şartlarda insan zihninin farkına varamadığı desenleri tespit edebilir. Söz gelimi belirli hastalıkların genetik faktörlere mi, yaşam tarzına bağlı olarak mı geliştiği geniş veri tabanlarını tarayarak çıkarımlar yapan YZ yazılımları sayesinde tespit edilebilir. Bu anlamda YZ teknolojileri ortaya yeni bilimsel modellerin konması noktasında da önemli katkılar sağlayabilir.
YZ’nin kapsamı genişledikçe “toplumsal yapı” açısından da etkileri görülebilecektir. Olumlu anlamda YZ rutin işleri yazılım ve sistemlere devrederek, aynen otomasyon sürecinde yaşandığı gibi insan çalışanlar için yeni iş alanları ve katma değeri daha yüksek meslek tanımlarının oluşmasına sebep olabilir. Bu iyi senaryoda, YZ insanın yerini almaktan ziyade insanı tamamlayan bir teknoloji olarak konumlanmış olacaktır. Buna karşın, gelişmeler istenmeyen bir istikamette ilerleyerek iş gücünün büyük ölçüde robotlaşması sonucu işsizlik artabilir. Bunun da ötesinde “teknolojik işlevsizlik” süreci gelişebilir, büyük kitleler mevcut teknolojileri yeterince anlayamadıkları, içselleştiremedikleri ve dolayısıyla onlarla etkin bir şekilde iş birliği yapamadıkları için işsiz olmanın ötesinde ümitsizliğe ve çıkmaza savrulan insanlar haline gelebilirler.
YZ teknolojileri “güncel toplumsal değerler” anlamında da olumlu ve olumsuz gelişmelere, kırılımlara yol açabilir. Akıllı teknolojilerle suç ve suçlu takibinin daha etkin bir hale gelmesi ile sahtekarlıkta azalma, hırsızlık ve benzeri adi suçlarda önemli ölçüde geriye gidiş sağlanabilir. Bunun da ötesinde “adalet” kavramı, bazı noktalarda daha da somutlaştırılabilir. YZ teknolojileri, insan zihninin saptayamadığı örüntü ve trendleri tespit ederek birçok alanda daha hakkaniyetli kriterler geliştirilmesinde yardımcı olabilir.
Buna karşın, güncel veri ile eğitilen YZ sistemleri, mevcut verilerdeki dengesizliklerden dolayı sistemlerde çeşitli önyargılara sebep olabilir. Sözgelimi, ABD’de adalet sistemlerinde kullanılan YZ yazılımlarının çeşitli etnik kökenleri suça daha meyilli kabul ettiği, benzer şekilde sağlık takibinde kullanılan bazı YZ yazılımlarının, beyaz ırka mensup bireyler üzerinde daha doğru sonuçlar ortaya koyduğu bilinen gerçeklerdir.
Verilerin kaynağı olan proje ve çalışmaların, ortaya çıkan YZ sistemlerinin üretimleri üzerinde hak iddia edip edemeyecekleri de ayrı bir tartışma konusudur. Bu bağlamda bazı ünlü yazarların ChatGPT üretken YZ yazılımı ile ilgili olarak yazılımın geliştiricisi OpenAI firmasına dava açtığı bilinmektedir. Davaların nedeni ChatGPT sisteminin bahsi geçen yazarlara ait kitaplar aracılığıyla eğitilmiş olma ihtimalidir.
YZ sistemlerinin metin ve görüntü üretme kapasitelerinin artışı, “Deepfake” olarak isimlendirilen ve kamuya mal olmuş kişilerin görüntüleri ve sesleri üzerinde gerçek dışı ancak inandırıcı içerikler üretebilen yazılımların yaygınlaşması ile dezenformasyon süreçleri, çok daha maliyet etkin ve yaygın bir şekilde devreye girebilir.
Bazı YZ modelleri tamamen eğitimde kullanılan veriler ile şekillenir ve dolayısıyla modelin detaylarına hakim olmak mümkün olmayabilir. Böyle durumlarda olası kazalarda, söz gelimi sürücüsüz araçların karıştıkları kazalarda, kazaya sebep olan modül net olarak tespit edilemeyebilir, dolayısıyla kazadan kimin sorumlu olduğu teşhis edilemeyebilir. Böyle durumlar şüphesiz toplumda adalet algısının rencide olmasına ve dolayısı ile infiale sebep olabilir.
İlerleyen süreçte toplumların değer yargılarına kaynaklık eden ve bu yargıları zaman içerisinde dinamik olarak şekillendiren “zihinsel kodlar” dahi bu teknolojik değişimlerden etkilenebilir. “Çalışkanlık” gibi kodlar şüphesiz medeniyetlerin de yapı taşlarıdır. YZ teknolojileri bu düzeyde de önemli etkilerde bulunabilir.
Olumlu anlamda, rutin çalışmaların YZ yazılımlarına ve robotlara devredilmesi ile insanlar vakitlerini daha özgürce kullanılabilir hale gelebilir. Antik Yunan’da felsefi düşüncenin belirli bir dönemde belirli bir coğrafyada (Adalar Denizi Çevresi) yayılması da genellikle benzer bir mantıkla açıklanır. YZ dönüşümü bu şekilde dini ve felsefi çalışmaların daha çok yaygınlaşmasına sebep olabilir.
Üretken YZ'nin yaygın bir şekilde kullanıma girmesi ile sanatsal ve edebi üretimde yeni açılımlar gündeme gelebilir, bu da insan üretimi sanata yeni bir boyut katabilir. Bu istikametteki gelişmelerin öncül işaretlerini güncel olarak görmekteyiz. Söz gelimi İngiliz müzik grubu The Beatles'ın üyesi Paul McCartney, grubun "son" şarkısını yapay zekâ kullanarak yaptıklarını açıklamıştır.
Zihinsel kodlar noktasında, risk olarak ifade edeceğimiz olası olumsuz gelişmelerin başında YZ sistemlerinin üretimden karar almaya geniş bir alanda kullanıma girmesi ile bu kodlarda oluşabilecek yozlaşma ve değersizleşmedir. İşlerin yoğunlukla YZ tarafından yapıldığı bir ortamda, çalışkanlık ve bilgi üretim yetkinliği toplum tarafından eskisi kadar değerli görülmeyebilir. Bu sebeple bir anlamda bir “cahiliye” devri yaşanabilir. Benzer bir şekilde sanatsal ve edebi üretimin toplum nezdinde önemi azalabilir. Eğitimde kullanılan verilerin dikte ettiği bir YZ anlayışı, mantık ve nedenselliğin yerini tümüyle “veri”nin aldığı, yaygın ifadesi ile “datacılığın” hüküm sürmeye başladığı bir süreci tetikleyebilir. Bunun da ötesinde, kişiye özel servislerin yaygınlaşması, bireysel eğitimin gündeme gelmesi toplum-birey ilişkisini zayıflatabilir ve bireyselleşme eğilimini hızlandırabilir.
YZ teknolojilerinin en üst etki düzeyi “varoluşsal” düzey olarak isimlendirebileceğimiz, insan zihin ve bilincinin en derin, gizemli katmanı olabilir. YZ sistemlerinin insanı diğer varlıklardan ayıran “bilinç” özelliğini geliştiremeyeceği konusunda, akademi dünyasında bir görüş birliği olduğu algısı hakimdir. Buna karşın YZ sistemleri bu bilinci geliştiremese dahi, çalışmanın, dürüstlüğün değerinin sorgulandığı bir dünya oluşturup, karar süreçlerinde insanı etkisizleştirerek, insanlar için hayat ve hayatın anlamı, insanın evrendeki konumu, Allah ve insan ilişkisi gibi alanlarda önemli travmalar tetikleyebilir.
Gelinen nokta itibariyle YZ teknolojilerinin gelişim çizgisine baktığımızda tüm bu olasılıkların masada olduğunu görebiliriz. Bu konuda ne yapılabileceği, YZ dönüşümünün nasıl doğru olarak yönetilebileceği ayrı bir tartışma konusudur.
YZ Teknolojilerini Regüle Etmek: Doğru Tasarım, Doğru Kullanım, Doğru Etki
Teknolojinin bireye ve topluma olan etkileri ele alınırken, yaygın söylem bu etkilerin olumlu olması noktasındaki temel belirleyicinin teknolojinin nasıl kullanıldığı olduğu yönündedir. Başka bir deyişle teknoloji genel itibariyle “nötr” bir alan olarak tanımlanır ve önemli olanın teknolojinin insanlığa faydalı bir şekilde kullanılması olduğu vurgulanır.
AK Parti Bilgi ve İletişim Teknolojileri Başkanlığı olarak bu yaklaşımın yeterince kapsayıcı olmadığı kanaatindeyiz. Teknolojinin nasıl kullanıldığı tabii ki çok önemlidir, ancak yeni teknoloji gelişim sürecinin daha başlangıç aşamasında nasıl tasarlandığı da bir o kadar önemli bir konudur. Tasarımlar yeri geldiğinde paradigma koyucu olabilir ve kendi kullanım kültürlerini oluşturabilir. Söz gelimi internet teknolojisinde kişiye özel olmayan, lokasyon bazlı adreslerin (IP adresleri) kullanımı bir taraftan ölçeklenebilirliği getirmiş, ancak diğer taraftan siber güvenlik noktasında önemli zaaflara yol açmıştır. Bu durum “hacker” kültürünü tetiklemiş ve geldiğimiz nokta itibariyle siber güvenlik konuları dünya genelinde gündemi önemli ölçüde işgal eder hale gelmiştir. Bu nedenle yeni gelişen teknolojileri en başından doğru tasarlamak ve konumlandırmak kritik önem taşımaktadır.
YZ alanını kontrol etmek noktasında, devletler gerek teknolojinin doğru kullanılması gerekse de teknolojinin tasarım aşamasından itibaren doğru yönlendirilmesi noktalarında farklı regülatif yaklaşımlar geliştirmiş durumdalar. ABD bu süreçte, endüstrinin kendi kendisini regüle etmesi yoluna girmiş, Microsoft, Google, OpenAI, Meta ve Amazon gibi firmaların gönüllü taahhüt altına girmelerini sağlamıştır. AB ise farklı bir yol izleyerek özellikle üretken yapay zekâ noktasında geliştiricileri kurallara uymayan kullanıcıların sebep olduğu zararlardan da mesul kılmakta, bu anlamda sürecin daha tasarım aşamasından doğru yönlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Birleşik Krallık ise teknolojinin kendisinin değil, teknolojiyi kullananın regüle edilmesi, farklı bir deyişle “teknolojinin doğru kullanılması” istikametinde hareket etmektedir.
Dijitalin Siyaseti ve Adil Teknoloji
Böylesi bir dönüşüm sürecinde, teknolojilerin doğru şekilde tasarlanması kritik önem taşımaktadır. Bu teknolojilerin getireceği etkilerin toplumları yapısal olarak nasıl etkileyeceği, yapısal olarak nasıl dönüştüreceği, "çalışkanlık" gibi değerlerin nerede konumlanacağı, sanatsal ve edebi üretimin nasıl değerleneceği noktalarında tasarım süreçleri etkin olacaktır.
Bu nedenle tasarım ve geliştirme süreçlerine sadece teknik insanların alanı olan özelleşmiş kulvarlar olarak bakmak yerine, bu süreçleri kamuya mal edecek, kamunun bu süreçlerdeki yönlendirmesini artıracak uygun iklimi oluşturmak gerekmektedir. Tam olarak bu noktada, toplumun temsilcileri olarak siyasetçilere çok önemli görevler düşmektedir. Siyasetçi, YZ teknolojilerinin nerelere dokunabileceğini hissetmeli ve öngörmeli, bu etki noktalarını toplumun tercihleri doğrultusunda şekillendirmek için çalışmalıdır.
AK Parti Bilgi ve İletişim Teknolojileri Başkanlığı olarak, siyasetin teknolojiyi yönlendirme noktasındaki rolünü “Dijitalin Siyaseti” ifadesi ile kavramlaştırmaktayız. Türkiye Yüzyılında, Dijitalin Yüzyılında, Türkiye’miz sadece teknoloji geliştirmek ile yetinmeyecek, doğru teknolojiyi doğru şekilde geliştirecektir. “Dünya 5’ten Büyüktür” anlayışı ile medeniyetimiz ile barışık, insan dostu teknolojileri “Adil Teknoloji” anlayışı ile hayata geçirecektir.
2021’de yayınlanan Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi kapsamındaki öncelikli başlıklardan biri de "Sosyoekonomik Uyumu Hızlandıracak Düzenlemeleri Yapmak" olarak belirlenmiştir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ise ülkemizin YZ stratejisi ile ilgili olarak “Köklü medeniyet tecrübemizle harmanlanmış yeni bir tekno-ekonomik atılım yaparak, topyekün insanlığa değer katma imkanımız var.” ifadelerini kullanmıştır. Bu açıdan Türkiye Yüzyılı sürecinde ülkemizin YZ teknolojilerine farklı bir bakış getireceğini değerlendirmekteyiz.